PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : ATATÜRKÜN ÖĞRETMENLERE HİTABI


ZaLiM
08.Ocak.2019, 22:20
ATATÜRK'ÜN ÖĞRETMENLERE HİTABI...


ATATÜRK'ÜN ÖĞRETMENLERE HİTABI

(KÜTAHYA LİSESİ - 24 MART 1923)

"Muallime hanımlar ve muallime efendiler, bu irfan yuvası altında hepinizi bir arada görmekten ve hepinizi selamlamaktan çok memnunum.

Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya gereksinim vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusudur. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir.
Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi bir diğerinden üstündür? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz. Bu iki ordunun ikisi de hayatidir.
Yalnız siz irfan ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun değer ve yüceliğini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya, niçin öldüğünü öğreten bir orduya mensupsunuz.

Biz iki ordudan birincisine, yurt çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduya -bütün dünya bilir, tüm dünya şahit oldu ki- pek mükemmelen sahibiz. Vatanın dört y?l evvel düştüğü aka felaketten sonra, yoktan var olan bu ordu, vatanı yok etmeye gelen bu düşmanı mübarek yurt toprağında boğup mahvetti. Yalnız bu orduya sahip olmakla, işimiz bitmiş, gayemiz bu ordunun zaferiyle son bulmuş değildir.

Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği kazanımlar sönük kalır. Milletimizi geçek mutluluğa, kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü yönetim şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bir an evvel büyük, kusursuz, nurlu bir irfan ordusuna sahip olmak zorunluluğunda bulunduğumuzu inkar edemeyiz.

Eski idarelerin en aka kötülüklerinden biri de irfan ordusuna layık olduğu önemi vermemeleridir. Eğer ehemmiyet verilseydi, geleceği emanet ettiğimiz sizlere, istikbal kadar güvenilir bir mevki verilmesi gerekirdi. Henüz üç dört senelik hayata sahip olan ulusal idaremizde irfan ordusu ile layık olduğu kadar ilgilenilememiştir. Fakat buradaki mecburiyeti milletin münevverleri olan sizler elbette ki daha iyi takdir edersiniz. Tüm kuvvetimizi yalnız cephede toplamaya zorunlu olduğumuz bu kısa süre içinde tabiatıyla irfan ordusuyla gereğince meşgul olamadık. Lakin Cenab-ı Hakk'a şükürler olsun ki düşman karşısındaki aziz ordumuz için harcadığımız tüm emekler mesut sonucunu verdi.
Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı istekle irfan ordusu için çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan dahi emeklerimizin, faaliyetlerimizin mesut ve başarılı sonuçlarını aynı parlaklıkta elde edeceğiz.

Arkadaşlar, asker ordusu ile irfan ordusu arasındaki birliktelik ve alakayı belirtmek için şunu da anlat?m edeyim, kıymetli bir eserden ordunun ruhu kumanda heyetidir deniliyor. Hakikaten böyledir. Bir ordunun kıymeti kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz öğretmenler, sizler de irfan ordusunun kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir. İstiklal mücadelesinde üç dört senedir düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız savaşla ordunun ruhu olan kumanda heyeti değerlerinin yüksekliğini nasıl ispat etmişse, bundan sonra yapacağımız yenilikler milletimize bir karanlık gibi çöken umumi cehaleti mağlup etmek savaşında da irfan ordusunun ruhu olan siz öğretmenlerin aynı yeteneği ortaya koyacağınıza eminim.

Bu konuda size güveniyor ve saygı ile selamlıyorum."





Öğretmen, ebeveyn ve babamızdan sonra, bize ilmen ve fikren, her şeyin en iyisini ve en doğrusunu öğreten kişidir. Bizim için emek sarf ederek, bildiklerini bize aktarır; bize yeni ufuklar açar. Annemizin elinden tutup da, ilk ayrılığımızı yaşadığımız okulumuzun bahçesinde başımızı okşayan, ilk günümüzde bize ebeveyn şefkatiyle yaklaşarak , kendimizi yalnız hissetmememizi sağlayan tekrar O’dur. Onlar, cefakar ve fedakar öğretmenlerimiz; doğudan batıya, kuzeyden güneye, Türkiye’nin dört bir tarafında, sadece ve sadece bilgi dağıtmak için vardırlar. Tek emelleri ülkemize irfanı hür, vicdanı hür, bilgili ve milletimizi yüksek medeniyetler seviyesine çıkartacak yeni nesiller kazandırmaktır.

Hepimizin de bildiği üzere, İstanbul’un fethinden Osmanlı İmparatorluğunun sonuna kadar XV-XX asırlar arasında kullanılan Osmanlıca yani Osmanlı yazı dilidir ki, bu dönemde Arapça ve Acemce unsurlar Türkçeyi aka ölçüde istila etmiş olup, üç dilden oluşan bir dil haline getirmiş ve beş asır boyunca kullanılan bir dil olmuştur. Bu yüzden de Türkçe kendine has do?al gelişmesini sürdürememiş ve kamu hem yazarken, hem de günlük konuşması içersinde pek çok zorlukla karşılaşmıştır.

*Atatürk, 9 Ağustos 1928 gecesi İstanbul'da Sarayburnu Parkı'nda düzenlenmiş bir şenlik sırasında, Harf Devrimini halka duyurmuştur; "Arkadaşlar, güzel dilimizi anlat?m etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Arkadaşlar, bizim güzel ahenkli, varl?kl? lisanımız (dilimiz) yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz. Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle behemehal pek acele bir zamanda mükemmel bir surette anlaşacağız ki, Milletimizin yazısıyla kafasıyla tüm uygarl?k aleminin yanında olduğunu gösterecektir. Vatandaşlar, yeni Türk harflerini acele öğreniniz. Tüm millete, kadına, erkeğe, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz" demiştir. Harf Devrimi, aka bir tarihi olaydır. Çünkü, sosyal, kültürel ve siyasi alanda geniş yankıları olmuştur.

ATATÜRK'ÜN ÖĞRETMENLERE HİTABI
(KÜTAHYA LİSESİ - 24 MART 1923)
"Muallime hanımlar ve muallime efendiler, bu irfan yuvası altında hepinizi bir arada görmekten ve hepinizi selamlamaktan çok memnunum.

Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya gereksinim vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusudur. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir.
Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi bir diğerinden üstündür? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz. Bu iki ordunun ikisi de hayatidir.
Yalnız siz irfan ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun değer ve yüceliğini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya, niçin öldüğünü öğreten bir orduya mensupsunuz.

Biz iki ordudan birincisine, yurt çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduya -bütün dünya bilir, tüm dünya şahit oldu ki- pek mükemmelen sahibiz. Vatanın dört y?l evvel düştüğü aka felaketten sonra, yoktan var olan bu ordu, vatanı yok etmeye gelen bu düşmanı mübarek yurt toprağında boğup mahvetti. Yalnız bu orduya sahip olmakla, işimiz bitmiş, gayemiz bu ordunun zaferiyle son bulmuş değildir.

Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği kazanımlar sönük kalır. Milletimizi geçek mutluluğa, kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü yönetim şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bir an evvel büyük, kusursuz, nurlu bir irfan ordusuna sahip olmak zorunluluğunda bulunduğumuzu inkar edemeyiz.

Eski idarelerin en aka kötülüklerinden biri de irfan ordusuna layık olduğu önemi vermemeleridir. Eğer ehemmiyet verilseydi, geleceği emanet ettiğimiz sizlere, istikbal kadar güvenilir bir mevki verilmesi gerekirdi. Henüz üç dört senelik hayata sahip olan ulusal idaremizde irfan ordusu ile layık olduğu kadar ilgilenilememiştir. Fakat buradaki mecburiyeti milletin münevverleri olan sizler elbette ki daha iyi takdir edersiniz. Tüm kuvvetimizi yalnız cephede toplamaya zorunlu olduğumuz bu kısa süre içinde tabiatıyla irfan ordusuyla gereğince meşgul olamadık. Lakin Cenab-ı Hakk'a şükürler olsun ki düşman karşısındaki aziz ordumuz için harcadığımız tüm emekler mesut sonucunu verdi.
Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı istekle irfan ordusu için çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan dahi emeklerimizin, faaliyetlerimizin mesut ve başarılı sonuçlarını aynı parlaklıkta elde edeceğiz.

Arkadaşlar, asker ordusu ile irfan ordusu arasındaki birliktelik ve alakayı belirtmek için şunu da anlat?m edeyim, kıymetli bir eserden ordunun ruhu kumanda heyetidir deniliyor. Hakikaten böyledir. Bir ordunun kıymeti kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz öğretmenler, sizler de irfan ordusunun kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir. İstiklal mücadelesinde üç dört senedir düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız savaşla ordunun ruhu olan kumanda heyeti değerlerinin yüksekliğini nasıl ispat etmişse, bundan sonra yapacağımız yenilikler milletimize bir karanlık gibi çöken umumi cehaleti mağlup etmek savaşında da irfan ordusunun ruhu olan siz öğretmenlerin aynı yeteneği ortaya koyacağınıza eminim.

Bu konuda size güveniyor ve saygı ile selamlıyorum."
**1 Kasım 1928'de Latin alfabesine dayalı yeni Türk Alfabesinin kabulünden sonra, 24 Kasım 1928'de yayımlanan Ulus Mektepleri Talimatnamesi gereğince, yurdun her köşesinde Ulus Mektepleri açılmış, halka yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir. Atatürk bu çalışmalara "Millet Mektepleri Başöğretmeni" sıfatıyla katılmıştır.

Ve Türkiye Cumhuriyeti’nin genç öğretmenlerine seslenerek;

“Öğretmenler! Cumhuriyet sizden düşünceleri özgür, vicdani özgür, kültürü hür kuşaklar ister." diyerek, öğretmenlik mesleğinin önemini ve ne kadar kutsal bir vazife olduğunu belirtmiştir.

Bu nedenle bizde, öncelikle Başöğretmenimiz, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ve de onun nezdinde tüm öğretmenlerimizin, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor; üzerlerine aldıkları bu kutsal vazifede, onlara sağlıklı, mesut ve güzel bir yaşam diliyoruz…



*Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.

*Dünyanın her yanında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakâr ve en değerli varlığıdır.

*Öğretmen bir sanatkârdır, yarının temelini o attığı gibi, değerli kişilik hamuruna da ?ekil verir.

*Öğretmenler, yeni ku?ak sizin eseriniz olacaktır.

*Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir.

*Öğretmen, geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur.

*Toplumların uygarlık düzeyi, öğretmene verdiği değerle ölçülür.

*Geleceğin güvencesi eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.