PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : 40 yaşından sonra yaptırılması gereken 10 test


Elif
08.Ocak.2019, 23:58
40 yaşından sonra yaptırılması gereken 10 test

İstatistikler ülkemizde beklenen yaşam süresinin ortalama 78 yıl olduğunu gösteriyor. Her ne kadar kadın ve erkek arasında 5.4 yıllık bir farklılık olsa da görünen o ki dünyada geçireceğimiz süre uzuyor. 30 yaş, şairin dediği gibi “artık yolun yarısı” da etmiyor... Buraya kadar tablo son radde güzel… Ama bir de madalyonun diğer tarafı var: Dünyada en sık görülen hastalıklardaki risk faktörlerinde “yaş” ilk sıralarda yer alıyor. Bu demek oluyor ki yaş aldıkça hastalıklar açısından riskimiz de artıyor. Özellikle 40 yaş ve sonrasında...

Günümüzde yürek hastalıklarından, meme kanserine, diyabetten kalın bağırsak kanserine kadar birçok hastalığı erken tanı ve tedaviyle denetim altına almak olas? olabiliyor. Ancak bunun için bilhassa 40 yaşından sonra düzenli sağlık kontrollerine dikkat edilmesi gerektiğine işaret eden Acıbadem Kadıköy Hastanesi Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Şirin Parkan, hem tedbir almaya, hem de erken tanıya yardımcı 40 yaş üstü yaptırılması gereken 10 testi sıraladı...

1- Açlık kan şekeri takibi

Dünyada global bir salgın olarak ilerleyen diyabet, bilhassa 45-65 yaş arasında 3 kat, 65 yaş üzerinde ise 4 kat artış gösteriyor. Bu nedenle hiçbir şikayet ve hekimi şüphelendirecek belirtiler olmasa da, erişkin dönemde düzenli aralıklarla açlık kan şekerinin denetim edilmesi diyabetin erken tanısı için çok aka ehemmiyet taşıyor. Dr. Şirin Parkan, çok kilo veya ailede diyabet geçmişinin varlığı gibi risk faktörleri bulunmayan herkesin 45 yaşından sonra her üç yılda bir diyabet açısından değerlendirilmek üzere hekime başvurması gerektiğine işaret ediyor. Eğer risk faktörü varsa bu taramanın daha erken yaşlarda başlaması ve sıklığının da artırılması gerekiyor.

Erken tanı saha Tip 2 diyabet hastalarında, doğru beslenme ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleriyle, ilaç kullanmak zorunda kalınmadan hastalık denetim edilebiliyor. Dr. Şirin Parkan, “İlaç kullanması gereken hastalarda da yürek krizi, böbrek yetmezliği, görme bozuklukları, nörolojik komplikasyonlar gibi olası problemler hayatı tehdit edecek boyuta ulaşmadan önlenebiliyor” diyor.

2- Tansiyon kontrolü

Tek başına mühim bir mesele olmakla birlikte, diyabet, yürek gibi birçok kronik hastalık açısından da risk oluşturabilen hipertansiyonun erken tanısı için sadece düzenli tansiyon kontrolleri yeterli olabiliyor. Ülkemiz de her üç kişiden birinin sorunu olan hipertansiyon riski yaşla beraber a??rba?l? artış gösteriyor. 45-55 yaş arası erkeklerde 1.5, kadınlarda ise 2 kat risk artışından söz ediliyor. Metabolik sendrom, abdominal obezite, diyabet, aile öyküsü, sigara kullanımı gibi bazı risk faktörlerinin hipertansiyon riskini artırdığı biliniyor. Risk grubunda yer saha kişilerde 40 yaşından sonra yılda bir defa tansiyon ölçüm taraması yapılması gerekiyor. 40 yaş altında son tansiyonu normal (130/85 mmHg altı) ölçülmüş ek riski olmayan popülasyonda ise 3-5 yılda bir tekrarlanması öneriliyor. Erken tanı konulan hastalarda yaşam tarzı değişikliğiyle ilaca gerek kalmadan hipertansiyon denetim altında tutulabiliyor. İlaç kullanması gereken hastalarda ise tedaviye erken başlanarak inme, beyin kanaması ve yürek yetmezliği gibi yüksek tansiyona bağlı bazı komplikasyonların oluşması da önlenebiliyor.

3- Kolesterol ölçümü

Diyabet ve yüksek tansiyondan farklı olarak kolesterol yaşla beraber çok farklılaşmıyor. Herkesin genetik yapısıyla belirlenen umumi bir kolesterol düzeyi bulunuyor ve yaşam tarzı değişiklikleri bu düzeyi etkiliyor. Kolesterol düzeyi bilhassa yürek damar hastalıkları açısından çok aka ehemmiyet taşıyor. Bu nedenle, yürek damar hastalığı riskini azaltmak, dolayısıyla riskli kişilerde yaşam süresini uzatmak ve beklenmedik ani genç ölümlerin önüne geçmek için kolesterol düzeyinin belli bir seviyede olması gerekiyor. Dr. Şirin Parkan 40 yaş sonrasında ise, yürek damar hastalığı riski çok yükseldiğinden tabip tarafından belirlenecek kolesterol takip ve tedavi programına uyumun önemine işaret ediyor.

4- Yürek hastalıkları taraması

Kalp damar hastalıklarını riski 40 yaşından sonra 10 kat artıyor. Dolayısıyla, hastalıklar oluşmadan önleyebilmek ehemmiyet taşıyor. Bu nedenle, yürek hastalıklarına bağlı risklerin hesaplanarak çok daha erken yaşlarda harekete geçmek gerekiyor. 40 yaşından sonra kadın ve erkeklerin yürek hastalıkları açısından ayrıntılı kontrolden geçmesi de erken tanı açısından son radde ehemmiyet taşıyor.

Yüksek kolesterol, diyabet ve hipertansiyon hastası olanlar, ailesinde yürek damar hastalığı öyküsü bulunanlar ve sigara kullanan kişiler yürek hastalıkları açısından riskli grupta yer alıyor. Dr. Şirin Parkan, bu risk faktörlerine sahip olan kişilerin erken tedbir almak üzere 20 yaşından itibaren her üç yılda bir düzenli kontrollerini yaptırması gerektiğine dikkat çekiyor. Zamanla kişinin ihtiyaçlarına göre yapılması gereken ek testler tabip tarafından belirleniyor. 40 yaşından sonra ise olası hastalık şüphesi durumunda, eforlu EKG, koroner BT, talyum sintigrafisi ve koroner anjiyografi gibi tanı yöntemlerinden yararlanılıyor.

5- Kolonoskopi ve gaitada sakl? kan

Kalın bağırsak kanseri riski 40 yaşından sonra 3 kat, 50 yaşından sonra 10 kat artıyor. Erken evrede yakalandığında aka ölçüde tedavi etmek olas? olduğu için tanı ve tarama yöntemlerinden zamanında faydalanmak ya?am kurtayor. Bu nedenle 40 yaşından itibaren yılda bir defa gaitada sakl? kan ve 50 yaşından itibaren de hastanın bulgularına göre değişecek sıklıklarda kolonoskopi ile takip edilmesi gerekiyor. Kanserin öncü lezyonlarından olan bağırsak poliplerinin erken saptanması halinde riski ortadan kaldırmak olas? olabiliyor.

6- Akciğer kanserinin erken tanısında akciğer filmi

Akciğer hastalıklarında, bilhassa de akciğer kanserinin ortaya çıkmasında uzun süre sigara kullanımının riski çok a??rba?l? oranda artırdığı biliniyor. Kullanım miktarı ve süre uzadıkça risk de yükseliyor. Dr. Şirin Parkan, bilhassa sigara içen kişilerin 40 yaş sonrası her yıl düzenli kontrollerini yaptırarak akciğer filmi çektirmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Akciğer kanseri, erken evrede herhangi bir belirti vermediği için düzenli kontroller hastalığın erken tanı ve tedavi başarısında son radde değer taşıyor. 30 yıl paket ve üzeri kullanım varsa Düşük Doz Toraks Tomografisi ile tarama öneriliyor.

7- Meme kanseri için mamografi

Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinde yaşlanma en mühim risk faktörleri arasında yer alıyor. Meme kanseri riski 40 yaşından sonra 1,5 kat, 50 yaşından sonra ise 2,5 kat artış gösteriyor. Dr. Şirin Parkan, bilhassa son yıllarda bu konuda yaşanan gelişmeler ve erken tanı imkanlarının artması ile beraber tedavi başarısının da yükseldiğini hatırlatıyor. “Bu nedenle tüm kadınların 40 yaşından itibaren her 1 yılda bir mamografi çektirmesi gerekiyor” diyor. Ailesinde meme kanseri olan kişiler ise, kanser yaşayan aile bireyinin tanı yaşından 10 yıl öncesinde taramalara başlaması gerekiyor.

8- Rahim ağzı kanseri ve pap smear testi

Jinekolojik kanserler açısından ikinci sırada yer saha rahim ağzı kanseri riski bilhassa 40-50 yaşları arasında 20’li yaşlara göre 10 kat artıyor. Bu nedenle 40 yaş üstü kadınların her yıl mutlaka jinekolojik değerlendirme ve pap smear testi yaptırmaları gerekiyor. Bu sayede rahim ağzı kanserinin çok erken aşamada yakalanabildiğini söyleyen Dr. Şirin Parkan, “Rahim ağzından sürüntü alınarak yapılan test, cinsel yaşamın başlamasından itibaren her yıl tekrarlanıyor. Eğer beş yıl boyunca üç negatif değer elde edilirse, üç yılda bir olmak üzere yine edilmesi gerekiyor” diyor.

9- Osteoporoz için kemik yoğunluğu ölçümü

Yaşla beraber görülme riski artan hastalıklardan biri de osteoporoz. Kemik dokusunun zamanla bozulması ve kemiklerin zayıflaması sonucu ortaya çıkan osteoporozun en aka tehlikesi sebep olduğu kırıklar. Kemiklerdeki mineral kaybı ne kadar çok ise kırık riski o denli artıyor. Kadınların kemik kütlesindeki kayıp menopozla beraber hız kazandığı için osteoporoz riski de artıyor. Bu nedenle tarama amaçlı olarak, kadınlarda menopozun ardından, hem kadınlarda hem de erkeklerde 65 yaşından sonra kemik yoğunluğu ölçümünün yapılması gerekiyor. Hastalık saptanması durumunda ise yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisiyle lüzumlu önlemler alınabiliyor. Dr. Şirin Parkan osteoporoz için en iyi ilacın egzersiz olduğunu belirtiyor.

10- Prostat muayenesi

Erkeklerde en sık görülen kanserlerin başında yer saha prostat kanserinde yaşlanma en mühim risk faktörünü oluşturuyor. Belirtiler ortaya çıkmadan yakalayabilmek için, her erkeğin 50 yaşından itibaren prostat muayenesi olması ehemmiyet taşıyor. Risk faktörlerine ve erkeğin durumuna göre hekimin önereceği müsait tarama programına devam edilmesi gerekiyor.