PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Toprağa Düşünce LaLe


Asi
08.Ocak.2019, 23:16
Hiç görmediğim halde var olduğundan kuvvetle emin olduğum yerin adıydı hayat. Bir mesneviden düştüm gerçeğe, kendi seçimimdi.

Arkamda bıraktığım, başı ve sonu gibi gidişatı da besbelli bir mesnevi emniyeti, inkar etmeye niyetim yok; bir çininin sathından gerçek bir bahar bahçesinin derinliğine düştüğüm daha ilk anda, alınlığındaki kitabede yer aldığım kapıdan çıkarak dışarıya geçtiğim o anda, ya?am vurdu beni.

Daha ilk günden yenilgiyi öğrendim. Lakin ne kadar yenilsem de beni bir yokluğa götüren sened zinciri kurulduğunda her defasında satırlarının altını çizerek okuduğum kitap yok olmadı. Bu yüzden hayattan korkmam artık imkansız.

Böyle başladı.
Hayatı tanıdım zahirde, zorluğu. Yapacak çok işi olmakla beraber hiç zamanı kalmamış olmanın hüznünü tanıdım. Acı, hüzün ve karabasan arasına yayılmış girift farkları defalarca öğrettiler. Elimden gelse hüzünde karar kılacaktım. Ama dünya yıkıldı üzerime de kaç kez, kaç kez altında kaldım.

Kaç kez haberci bir dü? kadar kısa olmayan yorucu rüyalarla dolu uykularımdan haykırarak uyandım. Neticede tüm korkulu rüyalarda duyulana e? bir korkudan farklı değildi duyduğum. Ne de olsa ben bir mesneviden düşmüştüm bu bahçeye. Ya?am uzmanlık alanım hiç değildi.

Ama hevesli ve yürekliydim.
Gördüğüm korkulu rüyaları bir ben bir de Allah bilirken. Ve ilk kez gördüğüm kente kendimi ilk kez gösterirken; gördüğüm dü? kendisinden başka kaç rüyanın tevili? Sınav sınav içindeydi. Bazen iyilikle, bazen kötülükle sınandım.

Öyle canım yandı ki kimi, az kalsın kaçacaktım. Kimi, çöllere inen akşamın genişliğinde kalbime inşirah indi. Kalbim kendi darlığında genişledi.

Hayallerine amadeliğini gerçeklerine mahkumiyeti bozmayan öfkeli ruhum kısa cümlelerle konuşmayı sevse de biteviye uzun cümleler kurdum. Başlangıçta hayatın hep beni haklı çıkarmasından korktumsa da bir gün bana hayallerimi ne yaptığım sorulduğunda, onları israf ettiğimi söylemek mecburiyetinde kalmaktan artık korkum yok.

Yeni sözcüklerim var çünkü benim. Daha da yeni sözcüklerim olsun istiyorum. Bilirim ki sözüm bittiğinde giderim. Ama eski sözcüklerle iktifa etmem düşünülmesin.

Çünkü ya?am kadar yeniyim. Artık ufak haberlerle oyalanamayacak kadar derin boğulduğum yer. Daha fazlasını istiyorum.

Büyük haberi bekliyorum.
Bir nikaabın kalkışı kaç göz yaşı damlasına bedel, bir gecede öğrenmek istedim. Aceleciydim. Son bölümünden başladım ellerime tutuşturulan ilk kitabı okumaya. Çarmıhını sırtlayanın kentini son kez dolaşmasını anlatıyordu.

Vakit akşam, günlerden gecikmiş bir cumaydı. Irmakla karşılaştım. Bana konuşacağını bile bilmeden başlangıçta, bir merak başlangıçta. Irmak bana konuşsun istedim. Konuştu vakti gelince. Öğrendim.

Kendi özgeçmişimi yazabilecek en müsait kişi olduğum hususunda endişeliydim ya tekrar de ya?am ne ise, kendi hayatımda onun özetini çıkarmak istedim.

Hayat, çarpma demekti. Ben, kalbimin iki çarpıntısı arasında ne kadar ya?am varsa o kadar hayattım.
Ölüm hayattı. Yitirmek bulmanın bedeli. Yumdum gözlerimi kendi üzerime. Ölümü öğrendim. Ölümümü sevdim.

Yaptığım her şeyin kaderim olduğuna güvenerek kaderim olan her şeyi yaptım. Eylemdim. Hiçbir şey zamanım bırakmasındı benden geriye. Ne duvarda mavi bir lale, ne hoş bir seda gök kubbede. Toprak yeterdi. Ne iptal, ne erteleme.
Bir mesnevi gölgesi değil, artık yüzü ateşe dönük bir laleydim. Yazıydım ve şahittim.

Kırmızı bir mürekkep lekesi nasıl büyürse susuz bir kağıdın kuraklığında öyle büyüdü aldığım tüm yaralar. Ama aldığım tüm yaraların, huzura çıktığım anda birer kan çiçeğine dönüşeceğini bilmenin sevinciyle indi kalbime neşe.

Bir bitkinin gövdesine yürür gibi yürüdü hayatın suyu gövdeme. Bir sunak kalıntısının önünde papatyadan bir örtüyü örterek saçlarımın üzerine gökyüzüne gösterdim avuçlarımın içini.

Su gibi aktım. Nisan yağmuru gibi döküldüm kendi içimdeki boşluklara. Kendi derinliğimde boğulmaya çoktan razıydım. Razılık benimle, kalbime muhabbeti koyduğu halde benim muhabbetimi kıskanan arasında. Evvelimden razıydım, ahirimden razıydım.

Diğerde kalmış tüm hakların helalliğini dilenecek kadar ve bende kalmış tüm hakları helal edecek kadar razıydım.
Nefsimizden özge için gözyaşı dökerken biz, elimizden düşüveren narın halı üzerine dağılan taneleri kadar bereketliydi hayat. Yenilgim, altında ezilmezsem eğer yengimin garantisi oldu.

Taşıyabileceğimden fazlasının yüklenmeyeceğini bilmekle birlikte, taşıyamadığını yükün altında ezildiğimi zannetmemi ve buna razı olmamı sevdim.

Yani ki uçurumların kenarına getirip de beni sonra elimden tutarak gerisin art çekeceğinin emniyetiyle, ümitten korkuya, korkudan ümide geçişimi, darlıktan feraha ferahtan darlığa geçişimi çok sevdim.

"Nazlı ve zelil” olmamı mı istiyordu benden? Zelil olmayı öğrendim Naz? Zaten ezelden ismim. Hiçbir şey istemezdim, bilebilseydim. Perdeler kalksaydı aradan, görebilseydim. Bir mağara. Bir dost. Bir yılan. Varlığın teyidi, ölebilseydim.