PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kızıl elma


BudulgaN
08.Ocak.2019, 23:08
Kızıl elma

Bir milletin yürütücü kuvvetine ’ülkü’ denir. Toplumlardaki kişileri birbirine bağlayan nesne, sadece kök birliği, çıkar ve gereksinim değil, bunlarla birlikte ve aynı zamanda ülküdür.
ülküsüz topluluk yerinde sayan, ülkülü topluluk yürüyen bir yığındır. Sözlük anlamı ’and’ ve ’uzak hedef’ demek olan ’ülkü’, topluluğu aynı yolda yürüten bir kuvvettir ki, bu uğurda insanlar birbirlerine karşı samimi sözleşmiş gibidirler.

ülkü, ilkönce, insanların gönüllerinde, gönüllerinin derinliğinde, şuuraltında, hayallerinde doğar ve kendini evvel destanlarda gösterir. Sonra şuura geçer, aka kılavuzlar tarafından açıklanır. Daha sonra da aka kahramanlar, onu gerçekleştirmek için aka hamleler yapar. Bu hamle sırasında da ülkülü millet, kahramanlar ardından gönül isteği ile koşar. Bütün bu uğraşmalar arasında da ulus yürür; evvel manen, sonra maddeten ilerler, olgunlaşır, erginleşir.

Türk destanlarından çıkan anlama göre, Türklerin ülküsü, fetihler sonunda aka ve faik bir devlet kurarak bu devletin içinde bolluğa ve mutluluğa kavuşmaktır. Aşağı yukarı, her millet, aynı şekildeki ulusal gayelerin ardındadır. Milletlerin çapına, kaabiliyetine göre ulusal ülkülerin ayrıntılarında farklar olmakla beraber, ana çizgiler bakımından hepsi birbirine benzer: Büyümek ve rahatlığa kavuşmak!

Türkler, kendi ülkülerine niçin ’kızılelma’ demiştir, bunun sebebini bilmiyoruz. Yalnız bu addaki saflık ve tabiilik, Türk ülküsünün çok eski olduğunu göstermek bakımından manalıdır. Kızılelma adı, ülkünün aydınlardan evvel kamu arasında doğduğunu gösterse gerektir.

Kızılelma ülküsü, Osmanlıların parlak çağlarında iyice belirip şekillenmiş ve konak konak, Türk büyüklüğünün, yükseklik fikrinin, ilahi bir gayenin timsali haline gelmiştir. Bu aka düşünce olmasaydı, XI. Yüzyılda Anadolu’ya gelen, ençok bir milyon Türk, Bizans’ın Asya ve Avrupa’daki topraklarında rastladıkları diğer Türklerin birkaç tümenlik hrıstiyanlaşmış döküntülerinin yardımı ile de olsa, bu dünya çapında devleti kurup dört kıta ’dördüncüsü Okyanusya’dır’ üzerindeki teşkilat ve uygarl?k şaheserini yaratamazdı.

Milletlere ulusal inanç ve güvenç veren ülkünün ne aka bir güç olduğunu anlamak için bugünkü olaylara bakmak yeter:

60 milyonluk bir ulus olmalarına rağmen dağınık, teşkilatsız ve art olan Araplar, ulusal ülküleri olan Arap Birliği düşüncesi sayesinde toparlanma yoluna girmişlerdir. ülkülerinden aldıkları güçle, Filistin işinde İngiltere ve Amerika’ya ba? tutmaktadırlar. ideal sahibi ulus oldukları için de dünyada itibarları ve değerleri artmıştır. Bizim için çok aka isret ve ders olan şu olay, Arapların itibarını göstermesi bakımından manalıdır: Birleşmiş Milletler teşkilatının 11 üyeli Güvenlik Konseyi’nin beşi ’Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’ daimi, altısı geçicidir. 1945 yılında, bu altı üyelik için seçim yapıldı. 900 yıllık aka bir geçmişi ve tarihi olan, askeri devlet olarak nam kazanmış bulunan Türkiye bu seçimde ancak bir tek oy alarak Konsey’e giremediği halde, İngiliz işgalinden henüz kurtulamamış olan ordusuz, donanmasız Mısır, 45 oy alarak bu üyeliğe seçildi. Demek ki, o zamanki Birleşmiş Milletler teşkilatına iç bulunan 50 devletten 45’i, Mısır’ı bizden daha itibarlı ve faik görmüştü.

1946’da geçici üyelik için yapılan seçimde de, Türkiye’ye kimse oy vermediği halde, Suriye 45 oy aldı. Bir iki yıllık bir devlet olan o zamanki üç milyon nüfuslu Suriye’nin Türkiye`ye tercih edilmesinin sebebi açıktır: Suriye, bir ülkünün ardındadır. Yani prensip sahibidir. Bundan dolayı da, düşmanlarının bile saygısını kazanmıştır.

Yahudiler de, ideal sahibi olmanın ikinci bir ibret verici örneğidir. Korkaklığı atasözü haline gelen bu millet, bugün, bir ulusal ülkünün ardında, herhangi bir ulus kadar cesaretle çarpışıyor. Ulusal kahramanlar ve bu ulusal kahramanlar, idama mahkum edildikleri ve bağışlanma dileğinde bulunurlarsa ölümden kurtulacakları halde, İngiltere’den af dilemeyerek milletlerine şeref vermek suretiyle ölüyorlar. Bu ulusal ideal sayesinde, Filistin’deki yarım milyon yahudi (O vakit Filistin’de yarım milyon Yahudi vardı), yalnız Araplarla değil, koca İngiltere ile savaşı göze alıyor, Amerika’ya alan okuyor. Ulusal ülküye yapışmak sayesinde Yahudiler o kadar kuvvetlenmişledir ki, bugün İngiltere imparatorluğu onlara karşı bir şey yapamıyor. Tebaasında bir tek kişinin hapse atılmasını savaş sebebi saban İngiltere, bugün, İngiliz askerlerinin öldürülmesine, İngiliz subaylarının kaçırılıp dayak atılarak horlanmasına, masum İngiliz çavuşlarının Yahudiler tarafından canice asılmasına ses çıkaramıyor.

Bütün bunların en mühim sebebi Arapların ve Yahudilerin olağanüstü güçlü olmasıdır. Bu güç maddi değil, manevidir, Yani ideal kuvvetidir.

Kızılelma ülküsüne ’tehlikeli maceracılık’ diyenler, bugünkü Araplar ile Yahudilere bakıp düşünmelidirler. Hele Yahudiler 2000 yıl evvel kaybettikleri vatanlarını yeniden ele geçirmek ve yalnız kitaplarda kalmış olan İbrani dilini diriltip bir konuşma dili haline getirmek uğrundaki çalışmaları ile dünyaya misal olmuşlardır.

Biz ise bir yandan ’bir Türk dünyaya bedeldir’ vecizesine inanmış görünürken, bir yandan da kendimizi baltalayıp inkar ettik. Büyüklükten korktuk. Küçüklüğü benimsedik ve ulusal ideal ile delilik diye alay ettik. Güvenlik Konseyindeki seçimler göstermiştir ki, kimseden bir şey istememek, herkesle hoş geçinmek, ittifaklar yapmak bir millete sayg?nl?k sağlamıyor. Kızılelma ülküsünü bir delilik sayacaksak, büyüklükten değil, yaşamaktan da vazgeçmeliyiz. ’Tarihi görevini yapmış ve artık ölmeye yüz tutmuş bir topluluk’ olmayı kabul etmeliyiz. Eski Asurlular, Hititler, Romalılar gibi haritadan silinmeye razı olmalıyız. Buna razı değilsek ulusal ülkünün peşine düşmeliyiz ve demiryolu yapmakla birkaç fabrika kurmayı ideal diye göstermek gafletinden çekinmeliyiz.

ülküler için ’maddi faydası nedir?’, ’uygulanabilir mi?’ diye düşünmek doğru değildir. Hiçbir inanç riyazi mantığa vurulmaz. Tanrı’nın varlığı da riyazi metod ile isbat edilememiştir. Fakat yüz milyonlarca insan ona inanmakta ve bu inançtan güç almaktadır. ülküler de böyledir.

Kızılelma ülküsünün gerisinde savaşlar ve aka sıkıntılar görüp de korkanlar bulunabilir. Kendi rahatı ve keyfi kaçmasın diye insanlık davası güdenler, ülküyü inkar edenler her zaman, her yerde çıkabilir. Fakat bir milletin içinde aka bir çoğunluk ulusal ülküye inandıktan sonra, art kalanlar da ister istemez bu ulusal akıntıya uymaya mecburdurlar. Bizim için mühim olan, arkada? kılıklı yabancıların ulusal ülküyü güya ulusal çıkar adına baltalamasının önüne geçmektir.

Bir topluluktan ortak ülküyü kaldırın, insanların hayvanlaştığını görürsünüz. Ortak düşüncesi olmayan toplulukta, herkes, yalnız kendi çıkar ve zevkini düşünür. Böyle bir toplulukta fedakarlık, saygı, nezaket kalmaz. Bencillik, kabalık, rüşvet, iltimas ve namussuzluğun türküsü alır yürür. Maddileşmiş bir insan yurt için ölür mü? Bencil bir insan muhtaçlara yardım fiyat mi? Milletine inanmayan bir adam yabancı ile işbirliği yapmaz mı? Erdemi komik bulan birisi çalıp çırpmaz mı? Kızılelma, Türk milletinin manevi besinidir. Açlar yiyecek bulamadıkları vakit nasıl faydasız, zararlı, hatta zehirli nesneleri yerlerse; Türk milleti de ’Kızılelma’ kendisine yasak edildiği için marksizm ve kozmopolitizm gibi zararlı ve zehirli fikirlere el uzatıyor.

Fakat artık bu tur kapanmıştır. Gittikçe uyanan ulusal şuur karşısında gafiller ve hainler, Türk milletini daha çok aldatamayacaklardır. Kızılelmanın yolunu kapatamayacaklardır.

Megaforum YÖNETİMİ !